Adada yaşam, komşuluk ve adalı olmak üzerine
Adada yaşam çoğu insan için bir muammadır. Kimilerinde bir tür sıkışmışlık hissi uyandırırken, kimileri için ada, ana rahmine benzer: Doğa anayla yeniden kavuşulan, huzur ve güven dolu bir tür cennettir. Zaman yavaşlamış, mekân algısı bir evin dört duvarının ötesine geçmiş, adanın bütünü evi olmuştur artık. Bir yanıyla nostaljik diğer yanıyla yaşanılan çağa meyilli. Bir yanıyla kendi koşullarına maruz bırakan, diğer yanıyla özgürlüğü tattıran bir çocuk bahçesi.
Bu gizemli sevgiliyi tanımak için bir dervişin sabrına ve bir çocuğun merakına sahip olmak gerekir; çünkü bağrının derinliklerindeki en mahfuz sırları yavaş yavaş açacak, keşfedilecek yerlerini bulmanızı bekleyecek; fakat heyecanınızı hep taze tutacaktır.
Sokaklarını, evlerini, taşlarını, ağaçlarını, hayvanlarını, dükkânlarını bildiğiniz, çocukluk mahallelerine benzer adalar. Yabancılık, yalnızlık hissiniz çabuk biter buralarda: Bir öğleden sonra deniz kenarında yahut kapı önünde tek başına otururken, bir anda çevrenizi dost bakışlar sarar. Ev yapımı şaraplarla, mezeler doldurur masanızı. Sabaha kadar devam eden müziğin, dansın esrikliğine şen kahkahalar karışır. Yahut, birden sepetler hazırlanır, deniz kenarına piknik yapmaya veya mevsimine göre denizden; “kirpi”, “pitalita”,”fuska” çıkarılmaya gidilir. Yaz ortasında, tam da yüzerken, ılık bir yaz yağmuru yağmaya başlar, ardından gökkuşağı belirir karşınızda. Cüzdanınız yanınızda yokken önünden geçtiğiniz dükkânlardan istediğinizi alıp, gülümseyerek evinize dönersiniz. Çocuklarınızın herkesin çocuğuymuş gibi sevilip, kurt kuş ne kadar mahlûkat varsa adada, bu koca ailenin birer ferdi olarak korunup gözetileceğini bilirsiniz. Zaman ilerledikçe feribottaki tanıdık yüz sayısı artar, yolculuk boyunca içilen çaylar eşliğinde koyu sohbetler edersiniz. Düğünle cenazenin birleştiriciliği adalarda daha da belirgin hissedilir; kilisede veya camide düzenlenen ayinlere birlikte tanıklık eder, anılar anlatıp, gidenin ardından birlikte gözyaşı dökersiniz.
Özellikle yaz aylarında yazarların, sanatçıların, bilim adamlarının rağbet ettiği adada, sohbetler hepten renklenir. Siz her geçen gün ufkunuzun daha da genişlediğini fark edersiniz. O güne kadar yapmak isteyip de yapamadığınız, katılmak isteyip de vakit bulamadığınız her türlü sanatsal aktivite için hem zaman hem de alan yaratılır. Dostlukla, eğlenceyle dolu geçen atölyelerden çıkan ürünlerinizi sergileme, paylaşma hatta satma şansı bulursunuz.
Sınırlarınızı, yeteneklerinizi, becerilerinizi sınama ve geliştirme şansı adada bunlarla da sınırlı kalmaz üstelik; kendi tamir işlerinizi yapmayı öğrenirsiniz burada, balığa çıkmayı, yelkenli kullanmayı, dalış yapmayı, dikiş dikmeyi, üzüm yetiştirip şarap yahut pekmez yapmayı, zeytininizi, zeytinyağınızı, tarhananızı, salçanızı, envaiçeşit reçelin yapımını, bitkilerin, ağaçların bakımını, üretimini ve daha pek çok şeyi öğrenebilirsiniz adada.
Pratik çözümler üretmenin, daha yaratıcı olmanın en kestirme yolunu öğretirken ada, bir yandan kendinizle gurur duyar, bir yandan da geçmiş çağlar ve yaşamlar hakkında da keşiflerde bulunursunuz. Bu yönüyle de ada yaşamı; çok yönlü düşünmenize katkıda bulunur.
Metropollerin gürültüsünden duymayı unuttuğunuz iç sesiniz, fark etmediğiniz ve durmadan akıp giden mevsimleriyle doğa, şehir ışıklarından göremediğiniz yıldızlar tüm çıplaklığıyla karşınızdadır burada: Bir sabah merkeze doğru yapacağınız yürüyüş sırasında, adanın tek sahibi sizmişsiniz gibi hissederken, az sonra gazetenizi alacağınız büfe, ekmeğinizi alacağınız fırın, deniz kenarında içeceğiniz çayı getiren garson size; “merhaba” diyecektir bilirsiniz. Yeni doğmuş güne, sabahın kokusuna ve sakinliğine eşlik eden martı seslerine, teknelerini hazırlayan balıkçıların telaşsız hallerine tanıklık ederken, yanınıza sokulan, elinizdeki poğaçayı bölüşmek için gözlerini ayırmadan bakan kediyle, köpekle, mavi gözlü ada kargalarıyla ve martılarla dostluk kurarsınız.
Çarşamba günleri kurulan pazara adım atar atmaz, yalnız eşi dostu değil, yıllardır tanışık olduğunuz pazarcıları da arar gözleriniz. Elinizdeki fileyi aralarından birine bırakıp, arkadaşlarınızla bir fincan kahve içip, kaldığınız yerden alış verişinize devam edersiniz. Birden elinizdeki ağırlıkları kucaklayıp motoruna atar biri, evinizin kapısına vardığınızda getirilip bırakılmış olarak bulursunuz pazarlıklarınızı.
Kapı önlerinde, yollarda, deniz kenarında karşılaştığınız komşularınız, ellerindeki torbaları açıp, bağından bahçesinden toplayıp getirdiklerini paylaşıp, akşam için pişirdiklerini bölüşür sizinle. Hastaysanız, yalnızsanız koşup gelirler. Yolculuğa çıktığınızda evinize, bağınıza, bahçenize, hayvanınıza bakıp, sahip çıkarlar. Adanın en belirgin, yazısız, sözsüz kuralıdır dostluk. Fakat bir o kadar da kendi alanını sevip, başkasınınkine de girmez adalı; çünkü yalnızlığın tadını ve bir ihtiyaç olduğunu da bilir.
Sınırlı zannedilenin sınırlarını zihnin yarattığını kitaplardan sonra en iyi ada yaşamı öğretir.
Terra Luna projesinde ev sahibi olanlar adaya, adalı olmaya ait yukarıda anlatmaya çalıştığımız her şeye dilerlerse birebir tanıklık edebilirler.
Bir yandan ETİ GRUBU gibi seçkin ev sahipleriyle komşuluk edip, bir yandan da diledikleri anda kendi dünyalarına çekilebilirler. Biz adanın ruhunu her şeyiyle Terra Luna Evlerine yansıttık ve seçimi size bıraktık.